Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli:
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, düzenlenen basın toplantısıyla gündemi değerlendirdi. Bahçeli, “Ülkücü kardeşlerimi aramıza bir kez daha çağırıyorum, İP’te hayır, huzur, gelecek olmadığını ifade ediyorum” dedi.
MHP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında gündemi değerlendiren MHP Lideri Bahçeli, “Mazlum toplumların menzil ve mevzi kaybı tehlikeli boyutlardadır. Paylaşım ve bölüşüm kavgaları, güç ve egemenlik kutuplaşmaları sertleşmiş, adeta seriye bağlanmış durumdadır. Karşımızdaki dünya tablosu alarm verici düzeydedir. Küresel adalet yoğun bakımda, küresel hoşgörü ameliyat masasında, karşılıklı saygı, işbirliği ve diyalog çıkmaz sokaktadır. Neresinden bakarsanız bakınız insani ve vicdani değerler komadadır” ifadelerini kullandı.
“Kışkırtılan iç savaşların, kamçılanan etnik ve mezhebi anlaşmazlıkların, terör saldırılarının, tırmanan asimetrik cepheleşmelerin, yaygınlaşan ekonomik ve siyasi kumpasların kaynağında Türk ve İslam’a duyulan husumet yer almaktadır”
Küresel çatışma haritasına bakıldığında kriz ve gerilimlerin ana arterinde özellikle Türk ve İslam coğrafyalarının bulunduğunu gördüklerini anlatan Bahçeli, “Kışkırtılan iç savaşların, kamçılanan etnik ve mezhebi anlaşmazlıkların, terör saldırılarının, tırmanan asimetrik cepheleşmelerin, yaygınlaşan ekonomik ve siyasi kumpasların kaynağında Türk ve İslam’a duyulan husumet yer almaktadır. Müslümanların oluk oluk kanı dökülmektedir. Müslüman Müslümana düşman edilmektedir. Emperyalizm toplumsal mühendislikle, istihbarat oyunlarıyla, örtülü operasyonlarla, hatta doğrudan askeri güç kullanarak özellikle Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar müdahale etmediği alan bırakmamıştır” şeklinde konuştu.
“Üzerinde yaşadığımız coğrafyayı tarih şuuru ile okuyup yorumladığımızda geçmişten bugüne kökleşip büyüyen düşmanlık salgınının tesir ve tevzi sahalarını anlamlı şekilde analiz etmemiz de mümkündür”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıkladığı “Yeniden Asya Açılımı”nı önemsediklerini belirten Bahçeli, “Coğrafyamızı stratejik güce dönüştürüp bir ayağımızla doğuya diğeriyle batıya tutunmak Türkiye’yi kafeslemek isteyen muhasım odaklara en kalıcı cevap ve mesaj olacaktır. Türkiye, eksen siyasetine dümen kırmak yerine erdemli, milli, tarihi müktesebata ve başkent Ankara vizyonuna müzahir, aynı zamanda Anadolu coğrafyasının bin yıllık jeopolitiğine bağlı aktif ve ön alıcı politikalarla kuşatmayı etkisiz hale getirecektir. Üzerinde yaşadığımız coğrafyayı tarih şuuru ile okuyup yorumladığımızda geçmişten bugüne kökleşip büyüyen düşmanlık salgınının tesir ve tevzi sahalarını anlamlı şekilde analiz etmemiz de mümkündür. Dikkatlerinizi çekmek isterim ki, mütecaviz niyet ve gelişmelerin özünde Türk ve İslam değerlerine yönelik hınç, hırs, öfke ve nefret yatmaktadır” dedi.
Şu anda dünya üzerinde 52 ayrı ülke ve bölgede kriz ve çatışmaların devam ettiğini bildiren Bahçeli, “Bunların 34’ünde dönem dönem alevlenen silahlı çatışmalar yaşanmaktadır. Mesela Cezayir’den Yemen’e, Sudan’dan Irak’a, Kamerun’dan Demokratik Kongo’ya, Somali’den Afganistan’a, Libya’dan Mali’ye, Filipinler’den Myanmar’a, Mısır’dan Suriye’ye, Etiyopya’dan Çad’a, Hindistan’dan Pakistan’a varıncaya kadar pek çok ülke çalkantılı ve krizlerle meşguldür. 57 İslam ülkesi derecesi farklılaşan iç ve dış sarsıntılara maruzdur. Bu ülkelerin yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk, gelir dağılımı adaletsizliği, etnik ve mezhep gerginliği, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ortak özellikleridir. Pek çoğunda var olan yer altı zenginlikleri yer üstündeki sefalet ve felaketleri örtmeye yetmemiştir. İsraf diz boyu, açgözlülük, gemlenemeyen nefis, kontrolsüz tamahkarlık korkunç boyutlardadır” ifadelerini kaydetti.
İslam coğrafyasının kontrollü ve yönetilebilir istikrarsızlıklara hapsedildiğini kaydeden Bahçeli, “Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Keşmir’de 1947’den itibaren var olan sıcak çatışmaların kimlerin mirası olduğu da bilinmektedir. Keşmir üzerine kumar oynayanların niyetleri aşikardır. Hindistan Anayasası’nın Jammu-Keşmir Eyaletine özel statü tanıyan 370’inci maddesinin 5 Ağustos 2019’da ilga edilmesiyle Keşmir yarası bir kez daha kanamıştır” diye konuştu.
Pakistan ile Hindistan’ın bugüne kadar 3 defa savaşmalarına rağmen sonuç alamadıklarının altını çizen MHP Lideri Bahçeli, “Bu defa da dördüncü kez tekrar karşı karşıya gelmişlerdir. İki ülkedeki nükleer silah kapasitesi dikkate alındığında Keşmir’in, ilave olarak bölgenin nasıl büyük bir uçurumun kenarında olduğu net olarak anlaşılacaktır. Keşmir’de oyun kuranlar Kerkük’te kıyım, Kıbrıs’ta yıkım peşindedir” şeklinde konuştu.
“Terör örgütleri, ekonomik baskılar, yaptırım tehditleri, siyasi oyunlar, diplomatik şantajlar, darbe girişimleri Türk milletini haklı davasından geri döndüremeyecektir”
Yemen’de gündemin silah, kurşun, savaş, akan kan ve gözyaşı olduğunu söyleyen Bahçeli, “Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirliği uydulaşmış, emperyalist projelerin temin ve taşeronluğuna soyunmuşlardır. Kısacası çevremiz zifiri karanlıktır. Türkiye’ye Irak ve Suriye’nin kuzeyiyle birlikte Fırat’ın doğusundan meydan okunmaktadır. Ülkemizi terörizmle susturacaklarını zanneden gafil ve alçaklar elbette tarihi bir yanlışın içine düştüklerini çok yakında anlamak durumunda kalacaklardır. Bunun bedelini ise eninde sonunda ağır şekilde ödeyeceklerdir. Terör örgütleri, ekonomik baskılar, yaptırım tehditleri, siyasi oyunlar, diplomatik şantajlar, darbe girişimleri Türk milletini haklı davasından geri döndüremeyecektir. İslam coğrafyasına düzenlenen yeni nesil haçlı akınları püskürtülmezse gelecek karanlığa havale edilecektir. Mukavemetiyle bunun önündeki en müteyakkız güç Türk milletidir” ifadelerini aktardı.
“Teröristlerin yanında kim duruyorsa Türkiye’nin karşısındadır”
“Türkiye terörü hem içinden hem de mücavir bölgelerden söküp atmaya muktedirdir” ifadelerini kullanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Asırların içinden süzülüp bugünlere ulaşan Türk devlet aklı, Türk yönetim anlayışı aradığımız ilham ve iradeyi fazlasıyla işaret etmektedir. Teröristlerin yanında kim duruyorsa Türkiye’nin karşısındadır. Terör örgütlerine kimler yardım ve yataklık yapıyorsa Türkiye’nin azmi ve azametiyle Allah’ın izniyle her seviyede tanışacaklardır” diye konuştu.
Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanan ve Türkiye’nin milli bekasını tehdit eden terörist faaliyetleri odağında karşılayıp etkisiz hale getirmenin ülke güvenliği ve jeopolitik zaruretler açısından büyük bir ihtiyaç olduğunu bildiren Bahçeli, “Aynısını Pençe – 1 ve Pençe – 2 operasyonlarıyla Irak’ın kuzeyinde icra ettiğimiz bilinen bir husustur. Kaldı ki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla da güney sınırlarımız boyunca inşa edilmek istenen terör koridorunu stratejik noktalarından yardığımız sarih bir hakikattir. Vatanımızın güvenliğini, yüksek tehdidin yeşerdiği alanları kurutarak, hain ve haşaratın üreyip yuvalandığı çukurları kapatarak temin etmek yegane seçenektir” dedi.
“Güvenli Bölge, terör örgütü PKK/YPG’nin güvenliğini değil Türkiye’nin güvenliğini muhafaza etmelidir”
ABD heyeti ile yapılan ’Güvenli Bölge’ görüşmelerine değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Sınırlarımızı emniyete alacak şekilde inşa edilecek güvenli bölge planlaması bu nedenle kaçınılmaz bir zarurettir. 30 ile 35 kilometrelik bir derinlikte kurulacak bir güvenli bölge, yalnızca Türkiye’yi değil, bölgeyi de güvenceye kavuşturacaktır. Suriye’nin kuzeyinde ABD ile koordineli bir şekilde kurulması düşünülen güvenli bölgeye ilişkin yapılan müzakerelerde Müşterek Hareket Merkezi’nin en kısa sürede Türkiye’de kurulması konusunda uzlaşmaya varılmıştır. Ülkemizin güvenlikle ilgili kaygılarını telafi edecek tedbirlerin alınacak olması, bu konuda mutabık kalınması memnuniyet vericidir. Temennimiz yeni bir oyalama sürecine tevessül edilmemesidir. Müşterek Hareket Merkezi’nin kurulmasını müteakiben güvenli bölge Türkiye’nin haklı ve meşru taleplerine göre tesis edilmelidir. Derinliği ve genişliği Türkiye’nin tezlerine, güvenlik ihtiyaçlarına uygun şekilde gerçekleştirilmelidir. Güvenli Bölge, terör örgütü PKK/YPG’nin güvenliğini değil Türkiye’nin güvenliğini muhafaza etmelidir. ABD müttefiklik ahlakıyla çelişmemelidir. Bu ülkenin PKK/YPG’yi kanatlarının altına alarak ulaşacağı hiçbir yer yoktur. Güvenli bölgenin kurulmasıyla birlikte ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar için yeni bir hayat ve iskanın ortamı süratle hazırlanmalıdır. Türkiye, sığınmacıların en temel insani ihtiyaçlarını karşılamak üzere imar, inşa ve bayındır faaliyetlerini yapacak donanım ve yeterliliktedir. Bu güvenli alanın denetim ve kontrolü de Türkiye tarafından sağlanmalıdır. Böylelikle Türkiye’de kucak açıp misafir ettiğimiz Suriyeli sığınmacılar için yeni ve emniyetli bir hayatın temeli kazılmış, ilk adımı atılmış olacaktır.”
“Müzakerelerin uzaması, güvenli bölgenin derinlik mesafesiyle ilgili görüş ve yaklaşım farklılıkları terör örgütü PKK/YPG’ye elbette zaman kazandırmıştır”
ABD’nin, Türkiye’yi anlaması gerektiğini, sevmiyorsa da saygı duyması gerektiğini söyleyen Bahçeli, “Terör örgütleriyle arasına kalın ve kesin mesafeler koymalıdır. YPG’ye silah ve cephane sevkiyatından mutlaka vazgeçmeli, yanlıştan dönmelidir. Onurlu bir devletin terör örgütlerinden medet umması, teröristlerle ittifak içine girmesi akıl, adalet ve ahlakın tümden inkarıdır. Güvenli bölge kurulmasıyla ilgili iddia edilen müspet gelişmeler ABD’nin lütfu değildir. Türkiye’nin haklı olduğu bir konuda hakkını yedirmesi, bunun yanında taviz vermesi asla düşünülemeyecektir. Müzakerelerin uzaması, güvenli bölgenin derinlik mesafesiyle ilgili görüş ve yaklaşım farklılıkları terör örgütü PKK/YPG’ye elbette zaman kazandırmıştır” ifadelerini kullandı.
“Herkesi uyarıyorum ki, ya şerefimizle, bekamızla ve milli birliğimizle yaşayacağız ya da küresel tezgaha gelip terörist provokasyonlar, iç sabotaj, suikast ve iş birlikçi tertiplerle süreç ve zaman içinde eriyip gideceğiz”
Türkiye’nin güvenli bölge talep ve tasavvuruyla huzurun, güvenliğin, istikrarın, barışın, bütünlüğün ve kardeşliğin yanında olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Türkiye, bölücünün, zalimin, hainin, cani emellerin karşısında olduğunu göstermiştir. Yanı başımızda terör devleti kurmayı aklından geçirenler unutmasınlar ki, son nefesimize, son neferimize kadar direniriz, alayının aklını alır, heveslerini kursaklarında bırakırız. Şehit oluruz ama Türkiye’yi böldürmeyiz. Gazi oluruz ama Türk vatanını çiğnetmeyiz. Teslim olmayız, sessiz kalmayız, göz yummayız. Herkesi uyarıyorum ki, ya şerefimizle, bekamızla ve milli birliğimizle yaşayacağız ya da küresel tezgaha gelip terörist provokasyonlar, iç sabotaj, suikast ve iş birlikçi tertiplerle süreç ve zaman içinde eriyip gideceğiz” şeklinde konuştu.
“PKK ormanları yakarken çıtını çıkarmayan, hatta sinsi sinsi gülümseyen bölücü HDP’nin, Kaz Dağları’nda su ve vicdan nöbetine girmesi ise tiyatrodur”
Fırat’ın doğusunda terör örgütü PKK/YPG’nin tutunmasına asla müsaade edilmemesi gerektiğine gönülden inandıklarını hatırlatan Bahçeli, şöyle konuştu:
“ABD’nin ağzına bakamayız. Acaba ne der diye hesap edemeyiz. Biz millet ne der ona bakmalıyız. Biz milli beka neyi gerektiriyor ona dikkat etmeliyiz. CHP’nin Fırat’ın doğusu için barışçı yaklaşımlar ve diyaloglar önermesi müflis ve teslimiyetçi bir dildir. Söylenmek istenen nedir? Hangi barışçı yaklaşımlar izlenecektir? Nasıl bir diyalog kurulacaktır? PKK/YPG’yle masa mı kurulsun, CHP bunu mu istiyor? Fırat’ın doğusunda ihanet var, rezalet var, düşman var, Türk’e kefen biçen alçaklar var. Bunlarla ilgili ne tür bir diyalog teklif ediliyor? Bu nasıl bir acziyettir, nasıl bir köhneliktir, nasıl bir zafiyettir? HDP’li temelsiz şahıs ise savaş politikalarından vazgeçilsin diye utanmadan çağrı yapıyor. Bu köksüz, Kürtlerle barışmanın yolunu arayın diye fitne yayıyor. Kürt kökenli kardeşlerimizle küslük yoktur ki barış olsun. HDP Türk ve Türkiye düşmanlarının içimizdeki sızıntısıdır. CHP’den bu sızıntıdan beslenen siyasi sızıdır. İP’ten bahsetmeye gerek bile yoktur, çünkü hepsi aynı zillet çuvalının dibinde kaynaşmış, kucaklaşmıştır. CHP-HDP Fırat’ın doğusundaki terör inlerinde fikren ve gıyaben buluşmuşlar, Türkiye’nin terörle mücadelesini engellemek, havayı zehirlemek amacıyla devreye girmişlerdir. Bunlar yalanın, riyanın, bölücülüğün, istismarın çıban başlarıdır. PKK ormanları yakarken çıtını çıkarmayan, hatta sinsi sinsi gülümseyen bölücü HDP’nin, Kaz Dağları’nda su ve vicdan nöbetine girmesi ise tiyatrodur, masaldır, aldatmadır. Farklı ve maksatlı bir hazırlığın varlığına işarettir. Biz ormanlarımızın yok edilmesini asla doğru bulmayız. Ancak PKK/HDP’nin taraf olduğu bir yerde de bit yeniği olduğuna inanırız. Orman yakan namertlerin ağaç kesiliyor diye çığlık atması skandal ötesi bir çarpıklık, mide bulandırıcı bir çelişkidir. CHP, HDP’yle gelecek hayalleri kurmaktadır. İP ise bu hayalin vagonudur. Bunlar ne diyorsa desinler, ne yaparsa yapsınlar, Fırat’ın doğusunda hilal yükselmeli, hainler tek tek cezalandırılmalıdır. Terörle yaşamaya alışmayacağız. Terörist saldırıları sineye çekmeyeceğiz.”
Geçtiğimiz yıllarda Doğu ve Güneydoğu’da yapılan operasyonlara değinen Bahçeli, “Terör örgütlerine övgüler düzen sözde aydın, akademisyen, siyasetçi, gazeteciler bilmelidirler ki, ya vatan haini damgasıyla hayatları boyunca yaşayacaklar ya da ıslah ve pişman olacaklardır. Bu işin aması, fakatı, bahanesi yoktur. Terörle huzur, teröristle insanlık şerefi arasında tarafsız bir alan yoktur. Hatırlatmak isterim ki, Türkiye 2015 yılının ikinci yarısından 2016 yılının ikinci yarısına kadar süren terörist kalkışma ve istila girişimine muhatap kalmıştı. Şırnak Cizre, İdil, Silopi; Hakkari Yüksekova; Diyarbakır Silvan, Sur, Bağlar; Mardin Derik, Dargeçit, Nusaybin; Muş Varto’da PKK’nın cadde ve sokaklara hendekler kazması, barikatlar kurması, patlayıcılar yerleştirmesi, bazı yerlerde özyönetim ilan etmesi namuslu hiçbir insanın kabul edemeyeceği işgal teşebbüsleriydi. Hendek terörü süresince 532 kahraman güvenlik görevlimiz şehit olmuş, 228 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş, terör eylemlerinden 1 milyon 300 bin kişi etkilenmiştir. Az evvel saydığım il ve ilçelerde 2 bin 307 hendek ve barikat kaldırılmıştır. Bunu görmeyen hıyanet taraftarları ise beka mücadelesini sabote etmeye kalkışmışlardır. 11 Ocak 2016 tarihinde, bin 128 sözde akademisyenin imzasıyla 2015 ve 2016 yıllarında ülkemizin doğu ve güneydoğusunda terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisiyle aşağılanmıştı. Takip eden süre içinde nihai imzacı sayısı 2 bin 200’ü aşmıştı. Yurt içinden ve yurt dışından sözde akademisyen ve entelektüellerin imza attığı PKK bildirisinde sokağa çıkma yasakları eleştirilmiş, devlet katliamcı olarak gösterilmişti” diye konuştu.
“Anayasa Mahkemesi ’hak ihlali’ kararıyla hakkın doğasına zarar vermiştir”
“Anayasa Mahkemesi, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 4 Nisan 2018’de verdiği kararda hak ihlali olduğunu 26 Temmuz 2019 tarihinde açıklamıştır” ifadelerini kaydeden MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Anayasal düzeni yıkmak için kan döken, eylem yapan bir terör örgütüne destek olan sözde akademisyenlerle ilgili verilen cezaların neresinde hak ihlali vardır? Bunlar haklı değil, haysiyetsizdir. Bu nasıl bir haktır? Bu halde hak nedir, nasıl tarif edilecektir? Hainlerle ilgili hak ihlali kararı verenler maşeri vicdanda vebal altındadır. Milletin hakkı ne olacaktır? Vatanın hakkı ne olacaktır? Devletin hakkı ne olacaktır? Şehitlerin, gazilerin hakkını kim nasıl teslim edecektir? İhanetin hakkı olmaz, affı olmaz, ihmali olamaz. Anayasa Mahkemesi ’hak ihlali’ kararıyla hakkın doğasına zarar vermiştir. Terörün, terör destekçiliğinin, devlete katliamcı iftirasının tanımı hezimettir, zillettir, rezalettir, hıyanettir. Geldiğimiz bu aşamada Anayasa Mahkemesi’nin bu ’hak ihlali’ kararına ilk derece mahkemesinin riayet etmemesi adaletin ruhuyla çelişmeyecektir. Hakkı inkar eden, hakikate dirsek çeviren, halka zulmeden bir alçalmanın hakkı da yoktur, hukuku da yoktur. Var diyenlerin bu milletin arasında yeri olmayacaktır” şeklinde konuştu.
“İP’te milliyetçi ve ülkücünün yeri yoktur”
İyi Parti’ye yaptığı tarihi çağrıya dikkat çeken MHP Lideri Devlet Bahçeli, şunları aktardı:
“Milliyetçi Hareket Partisi’nden bir vesile ve sebeple koparak İP’e katılan kardeşlerimi birliğe, beraberliğe, kucaklaşmaya davet etmiştim. Fiziken değilse bile aklen ve fikren aramızda olan, gönlü ve yüreği bizimle beraber olan dava arkadaşlarımızın yuvaya dönüşlerini temenni etmiştim. Hamd olsun bu çağrı ve davetim geniş yankı uyandırdı. Yaptığım çağrıya küstahça ve kahkahayla cevap verenler günü geldiğinde son gülenin iyi güleceğini ağlayarak, rezil rüsva olarak öğreneceklerdir. Siyasetin doğası gereği bazen küslük, bazen kırgınlık, bazen de kızgınlık yaşanabilmektedir. İP’te milliyetçi ve ülkücünün yeri yoktur. Hakikaten de İP’in yönetiminin bunu teyit etmesi, ülkücüleri kenara itmesi hazin bir vakıa olarak karşımızdadır. İP kozmopolit, icazetli, fikirsiz, hedefsiz, sadece MHP’den intikam almak üzere kurulmuş hastalıklı siyasi bünyedir. Ülküsü olanın, Ülkücüyüm diyenin İP’te işi olamaz. Türk ve Türkiye sevdası olanların fitne-fesatla yolu kesişemez. İP’in 4.Olağanüstü Kongresi’nde çarşaf liste dediler, demokrasi dediler, ayarlanmış ve planlanmış anahtar listeyi 239 kişinin içine özenle ve kurnazca yerleştirdiler. Ülkücüler dışlandı, Ülkücüyüm diyenler yok sayıldı. İP’in Başkanı Türk milletine yalan söyledi, delegelerini yüzsüzce aldattı. Demokrasi değil demagoji sahneye çıktı. İP zaman kaybıdır, ayıplıdır, arızalıdır, sakıncalıdır, Kandil ve Pensilvanya’nın ileri karakoludur.”
“Ülkücü kardeşlerimi aramıza bir kez daha çağırıyorum, İP’te hayır, huzur, gelecek olmadığını ifade ediyorum”
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ülkücülere “haydut” demesi üzerine konuşan MHP Lideri Bahçeli, “İP Başkanı’nın ülkücülere haydut demesi tek kelimeyle kokuşmuşluktur. Bununla birlikte ülkücüye haydut demek şerefsizliktir. İş birliği yaptığı teröristlere haydut diyemeyen, FETÖ ve PKK’ya ses çıkaramayan, bunun yerine ülkücülere ahlaksızca saldıran kimliksiz ve dönekler zamanı geldiğinde bu millete hesap vereceklerdir. MHP ve Ülkü Ocakları’ndan haydut değil haysiyet abidesi, ahlak ve adamlık şahanesi dava insanları, vatan ve millet sevdalısı şahsiyet anıtları yetişmektedir. Ülkücü zamanı ve zemini Türk-İslam ülküsüyle kavrayan; hadiseleri, gelişmeleri, geleceği dün bugün ölçeğinde cem edip fikir, eylem, ahlak ve inançlarıyla kuşatan iffet, itibar ve iftihar zirvesidir. Bu gerçeği bilip görmesine rağmen çarpıtan kim varsa iki cihanda da hasmımızdır. Onlardan hem bu dünyada hem de Mahkeme-i Kübra’da davacı olduğumuzu tekraren muhataplarına duyuruyorum. Geleceğin ilk günü, geçmişin karanlığına ilave edilen bir zillet anıdır. Ülkücü kardeşlerimi aramıza bir kez daha çağırıyorum. İP’te hayır, huzur, gelecek olmadığını ifade ediyorum. Kullanılıp kenara bırakılan kardeşlerimi kucaklamaya hazır olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha açıklıyorum. Onlar bizim için İYİ’dir, diğerleri ise sadece İP’siz, sapsızdır” dedi.